Kamu Denetçiliği Kurumu, başörtüsüyle
görev yaptığı için ikaz alan devlet memurunun şikayetini kabul ederek, memurun
başörtüsüyle görev yapmasının sağlanması yönünde tavsiye kararı aldı.
Kurum, başörtüsü yasağının, insan
haklarına, eşitlik ilkesine, din ve vicdan hürriyetine, çalışma ve sözleşme
hürriyetine, adalet anlayışına, hukuka ve hakkaniyete, iyi yönetim ilkelerine
ve aynı zamanda Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil
ettiğini belirterek, başörtüsü yasağının kaldırılması ve insanların serbestçe
kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmalarının olanaklı kılınması için Kamu Kurum
ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair
Yönetmelik'teki "görev mahallinde baş daima açık" ibaresinin metinden
çıkarılması konusunda Başbakanlığa tavsiyede bulunulmasına karar verdi.
Şikayet sahibi başörtülü kadın memur, mesai saatlerinde kılık kıyafet
yönetmeliğine uygun hareket etmediği gerekçesiyle çalıştığı kurum tarafından
yazıyla ikaz edildi. Bunun üzerine kadın çalışan, görevini başörtülü yapmasının
anayasal hakkı olduğunu gerekçesiyle, "idarenin aldığı tasarrufun
yanlışlığının tespiti, idarenin bu konuda bilgilendirilmesi, hukuksuz
kararından vazgeçmesinin sağlanması" istemiyle Kamu Denetçiliği Kurumuna
başvurdu.
Şikayeti inceleyen Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış, hazırladığı raporu, Kamu
Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu'na sundu. Elkatmış'ın hazırladığı karar,
Başdenetçinin onayının ardından ilgili birimlere gönderilecek.
Karardan
Kararda, şikayete konu ikaz yazısının dayanağının, Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılıp 25 Ekim 1982 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan
Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik'in 5. maddesi olduğu belirtildi.
Yönetmeliğin bu hükmünde, kadın memurların kılık kıyafetlerinin nasıl olması
gerektiğinin ayrıntılı şekilde belirlendiği ve kadın memurların görev
mahallinde başının daima açık olacağının hüküm altına alındığı kaydedildi.
Devlet Memurları Kanunu'nda, devlet memurlarının, kanun, tüzük ve
yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetinde
olduklarının belirtildiği ifade edilen kararda, devlet memurları için disiplin
cezasına konu olacak hallerin de bu kanunda sıralandığı hatırlatıldı.
"Din ve inanç hürriyetini kısıtlama anlamına
gelebilecek bir hüküm yok"
Anayasa ile Devlet Memurları Kanunu'nda din ve inanç hürriyetini kısıtlama
anlamına gelebilecek herhangi bir hükme yer verilmediği belirtilen tavsiye
kararında, şunlar kaydedildi:
OMBUDSMANLIK NEDİR?
Kamu Denetçiliği Kurumu, uluslararası adıyla ombudsmanlık, Türkiye'de 29/6/2012 tarihli ve 28338 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile kuruldu. Kamu Denetçiliği Kurumu, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere oluşturuldu. TBMM’ye bağlı kamu tüzel kişilik olarak oluşturulan Kamu Denetçiliği kurumu, ilk şikayetlerini ise 29/3/2013 tarihi itibariyle almaya başladı.
KARARLAR
"TAVSİYE" NİTELİĞİNDE
Kamu Denetçiliği Kurumu'nun kararları ise, idare açısından "tavsiye" niteliğinde. Yani ilgili kurumlar açısından bağlayıcılığı bulunmuyor. Bu konudaki en net açıklama, bizzat Kamu Denetçisi Zekeriya Aslan tarafından yapılmıştı. Zekeriya Aslan, mahkeme olmadıklarını, tavsiye kararı yazdıklarını belirterek, “Vatandaş hangi bakanlık veya kurum ile ilgili şikayette bulunmuşsa, o bakanlık ve kuruma tavsiye kararı yazıyoruz. Bakanlık ve kurum kararı yerine getirmediği zaman, gerekli görürsek o kurumu deşifre edebiliriz” diye konuşmuştu. |
"Kamu hizmetlerinde çalışanlara din
ve inanç hürriyeti konusunda getirilecek bir sınırlamanın bu madde hükümlerine
ve temel kanunun ruhuna aykırı olmaması gerekir. Çalışan bir kadının başını
örtmesi, kendi gibi düşünmeyen insanların haklarına herhangi bir tecavüz olarak
düşünülemeyeceği gibi bu durum kamu ve çalışma düzenini bozucu hareket olarak
da algılanmamalıdır. Zira kişinin başının açık yada kapalı olmasının çalışma
verimliliği üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olduğu düşünülemez. Aksine
mevcut yasak, nüfusun çalışma niyetinde olan eğitimli, dinamik, üretken ve
nitelikli bir kısmının üretim potansiyeli dışında tutularak katma değer
üretmesini engellenmek suretiyle toplumun gelişmiş toplumlar seviyesine
ulaşmasında değerlendirilememiş ve atıl bırakılmış olmaktadır ki bu durum
ülkeye yapılan en büyük kötülüktür. Kaldı ki ülkemizde başkalarının hak ve
özgürlüklerini koruma amacını meşru gösterebilecek, din ve inanç hürriyetini
kısıtlamayı haklı çıkarabilecek hiçbir veri ve olaya rastlanmamıştır. Bu nedenle
yapılacak kısıtlamalar, varsayımlara dayanan muhtemel bir tehlike için temel
bir hak olan din ve inanç özgürlüğünün tamamen kullanılmaz hale gelmesine izin
vermek demek olacaktır. Halbuki demokratik ve çoğulcu bir toplumda temel hak ve
özgürlükler korkulara dayalı varsayımlarla kısıtlanamamalıdır."
Uluslararası sözleşme hükümleri
Kararda, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü, çalışma hakkı ve eşitliğe ilişkin
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşme ve
bildirilerde yer alan hüküm ve ifadelere yer verildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Leyla Şahin/Türkiye kararına da atıf
yapılan kararda, AİHM'in bu kararla başörtüsü yasağının devletin, bireyin
dinini açıklama özgürlüğü üzerinde uyguladığı bir kısıtlama olduğunu kabul
ettiği, din ve inanç özgürlüğünün ne kadar önemli, vazgeçilemeyecek bir
özgürlük olduğuna doğrudan vurgu yaptığı belirtildi.
İngiltere'deki havayolu şirketinin kıyafetlerde dini sembollerin
kullanılmasıyla ilgili davada AİHM 4. Dairesinin Eweida ve Diğerleri/Birleşik
Krallık davasına ilişkin hükmüne de yer verilen kararda, İsviçre'de Yüksek
Temyiz Mahkemesinin, Bürglen kasabasındaki bir liseye başörtülü alınmayan bir
öğrencinin ailesinin açtığı davada, lise ve dengi okullarda uygulanan başörtüsü
yasağının hiçbir nedene dayanmadığına ve uygulanamayacağına hükmettiği
kaydedildi.
Türkiye'de kadınların başörtülü olarak kamu kurumlarında çalışmalarını
kısıtlayan tek düzenlemenin, Kılık Kıyafet Yönetmeliğinin 5. maddesindeki hüküm
olduğu vurgulanan kararda, "Kadınların başörtüyle öğretim kurumlarına
girmelerini ve kamu kurumlarında çalışmalarını yasaklayan yasal bir mevzuat
olduğu yönünde bir kısım kamuoyunda var olan yaygın ön kabulde, Anayasa
Mahkemesinin verdiği kararların etkisi olduğu düşünülmektedir" ifadesi
kullanıldı.
Kararda, Danıştay 8. Dairesinin
avukatların başörtüsüyle duruşmalara girmesine olanak tanıyan , Danıştay 12.
Dairesinin de başörtülü öğretmene verilen cezanın iptaline ilişkin kararlarına
da yer verildi.
"Farklı topluluklar tarafından paylaşılan bir
değer"
Başörtüsünün, Anadolu'nun da içinde bulunduğu kültürel ve siyasi coğrafyada çok
uzun yıllar, yaygın biçimde farklı dini, etnik ve kültürel topluluklarca kullanıldığı
belirtilen kararda, bu kullanımın, belli bir dine veya inanca ait bir nesne
olmaktan öte aynı zamanda kültürel, etnografik ve folklorik boyutları da olan
ve farklı topluluklarca paylaşılan bir değer olduğu vurgulandı.
Doç. Dr. Ulvi Saran'ın "kamuda başörtüsü yasağı" analizinden de
alıntı yapılan kararda, "Günümüzde, ülkemizde kullanılma yaygınlığı
azalmakla birlikte gündelik hayatta hala yoğunlukla kullanılan konuyla ilgili
son dönemlerde yapılan saha çalışmaları, toplumun büyük çoğunluğunun, kadınların
başörtülü kamu kurumlarında çalışmalarında herhangi bir sakınca görmediğini
ortaya koymuştur" değerlendirmesine yer verildi.
Gerek gündelik gerek iş hayatında, hatta kamu kurumlarının bazılarında
idarecilerin inisiyatifiyle de olsa çalışma şansı elde edilen ortamlarda, başı
açık kadınlarla başörtülü kadınların bir arada barış ve uyum içinde
çalıştıkları ifade edilen kararda, hizmet sunarken ve hizmet alırken söz konusu
meseleden dolayı hiç kimsenin mağdur olmadığı kaydedildi.
"Başlı başına ayrımcılık"
İnsanlar arasında inanç ve düşünce farkı olmasının normal karşılanması
gerektiği, toplumu oluşturan herkesin aynı görüş, düşünce, inanç, din, dil ve
kültürde olmasının beklenemeyeceği vurgulanan kararda, şu görüşlere yer
verildi:
"Türkiye'de farklı düşünen kadınların da farklı kıyafet biçimini tercih
eden kadınların da aynı aile içinde bile var olduğu gerçeği, söz konusu yasağın
toplum nazarında yerinin olmadığını, sosyal hayatın tüm alanlarında bireylerin
bir arada sorunsuz yaşayabildiğini göstermektedir. Öte yandan söz konusu
yönetmelik hükümleri memurun dış görünüşüyle ilgili ayrıntı sayılabilecek,
günümüz sosyal hayatında ve demokratik, insan haklarına saygılı ve birey
özgürlüğünün ön planda olduğu bir ülke olan Türkiye'de yeri olmayan hükümler içermektedir.
Yönetmelik hükümleri hem kadın memurlar hem de erkek memurlar için ayrıntılı
hükümler içermesine rağmen bu hükümlerin tamamına yakın bir kısmının
uygulanmadığı görülmektedir. Buna rağmen yönetmeliğin sadece başörtüsüyle
çalışılmasını yasaklayan hükmünün uygulanıyor olması, başlı başına bir
ayrımcılık göstergesi olup, hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Kaldı ki söz konusu
yönetmelik, 1980 darbesi akabinde ve darbe hükümeti tarafından çıkartılmış
olup, darbe döneminin izlerini taşımaktadır. Totaliter ve tek tip insan
yetiştirme zihniyetinin bir tezahürüdür."
"Meşru hiçbir dayanağı yok"
Başörtülü çalışmanın engellenmesinin, kişinin din ve vicdan hürriyeti, çalışma
ve sözleşme hürriyeti ve eğitim ve öğrenim hakkının sınırlandırılması şeklinde
değerlendirilmesi gerektiği vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:
"Şikayet konusu işlemin dayanağı yönetmeliğin ilgili hükmünün, hiyerarşik
üst hukuk normlarından Anayasa'ya ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere
aykırı bir hüküm oluşturduğu, demokrasisini geliştirmeye çalışan ve Avrupa
Birliği üye ülkeleri vatandaşlarının sahip olduğu temel hak ve özgürlük
standartlarını kendi vatandaşına uygulamayı arzulayan devletimizin hedefleriyle
uyuşmadığı, ileri demokrasi standartları ile insan haklarına dayalı adalet
anlayışıyla bağdaşmadığı, din ve vicdan hürriyeti, çalışma ve sözleşme
hürriyeti ve eğitim ve öğrenim hakkını açıkça kısıtladığı, iyi yönetim
ilkelerini ihlal ettiği, meşru hiçbir dayanağı bulunmadığı ve dolaylı olarak
toplumda cinsiyet ayrımcılığına sebep olduğu değerlendirilmektedir."