Viko’nun CEO’su Apaydın açıkladı: Elektrik faturasını düşürmenin formülü


Elektrik malzemeleri üreticisi Viko’nun CEO’su Apaydın, bu formülü verdi ve “Tarifenizi değiştirin, 3T’ye geçin. Çamaşır, bulaşık ve ütüyü gece saat 10’dan sonra kullanın. Banyo ve mutfağa sensörlü lamba taktırın. Elektrik faturanız yüzde 30 – 50 arasında düşer” dedi.

Evlerde ucuz elektrik kullanmanın yöntemi var. Elektrik malzemeleri üreticisi Viko’nun CEO’su Apaydın, bu formülü verdi ve “Tarifenizi değiştirin, 3T’ye geçin. Çamaşır, bulaşık ve ütüyü gece saat 10’dan sonra kullanın. Banyo ve mutfağa sensörlü lamba taktırın. Elektrik faturanız yüzde 30 – 50 arasında düşer” dedi.

Apaydın, Türkiye’de büyük sorun olan Doğu ve Güneydoğu’da elektrikte kayıp kaçağın nasıl önleneceğini de anlattı ve “O bölgelerdeki kayıp kaçak oranı uzaktan akıllı sistemler sayesinde yüzde 70’lerden yüzde 50’lere gerilemeye başladı” diye konuştu.

Viko, başta anahtar- priz olmak üzere elektrikte akıllı sistemlerle çeşitli çözümler üreten kendi alanında sektörünün en büyüğü olarak tanımlanan endüstriyel bir şirket.

O da çoğu şirket gibi küçük bir atölyeden 1980’lerde doğdu ve bugün Sancaktepe’de 60 bin metrekareye yaklaşan iki fabrikaya dönüştü.
İki iyi anlaşan ortak olarak bilinen Ali Dağbaşı ile Cahit Durmaz, 30 – 35 yıllık durmak bilmeyen bir azim ve emekle çalışarak şirketlerini ulusal ve küresel marka haline getirdiler.

Bu noktadan sonra hedef bir dünya markası olmaktı. İşte tam da bu sırada sektördeki küresel devler, Viko’ya ardı ardına teklifler yaptı.
Şans, 75 milyar dolarlık Japon devi Panasonic’e güldü. İki ortak, Panasonic’ten gelen teklifi beğendi ve geçenlerde de el sıkışarak şirketlerinin yüzde 100’e yakın hissesini 460 milyon dolara Japon yöneticilere sattılar. Dağbaşı ile Durmaz, eğer başka sürpriz yapmazlarsa kurdukları gayrimenkul yatırım ortaklığı (GYO) ile iş serüvenlerine edecekler. Yani, sanayiciliği Japonlara bırakıp inşaatçılığa yelken açtılar.
Bu ilginç satış hikayesinin perde arkasını Viko’nun CEO’su Nusret Kayhan Apaydın’la konuştuk. Apaydın ayrıca Türkiye’deki kayıp kaçak elektrik konusunu anlattı ve evlerde nasıl ucuza elektrik kullanılacağını irdeledi.

SATIŞI ETKİLEYEN KARAR

Nusret Bey, firmanız elektrik malzemeleri alanında sürekli büyürken Panasonic’e sattınız? Bu satışın koşulları nasıl oldu?

Şirketin önce yüzde 90’ı satıldı. Daha sonra bir sermaye artırımıyla şu anda yüzde 98.6’sı Japon Panasonic’in oldu. Yani Viko artık Japon sermayeli bir şirket oldu. Kurucu ortaklarımız Cahit Durmaz ile Ali Dağbaşı yine yönetim kurulunda 3 yıl boyunca üye olarak kalacaklar.

İki yıl önce sizin fabrikayı ziyaretimizde eski patronlarınızın firmayı satmak gibi bir niyetleri yoktu. Aniden neler değişti?

Önce şirketin geldiği noktayı anlatmakta yarar görüyorum. Şirket, 1980 yılında kurucu ortaklarımız tarafından devir alınmış. Bundan sonra da çok hızlı bir büyüme hikayesi var. Sadece 500 metrekarelik bir atölyeden kademe kademe büyüyerek hem ulusal, hem de bölgesel bir marka haline gelmesinin satışta önemli etkisi var.

DÜNYA MARKASI OLMAK LAZIMDI

Bu büyüme ve markalaşma satış için nasıl bir zemin hazırladı?


Türkiye’de anahtar - priz sektöründe Viko’nun yüzde 50’nin üzerinde bir pazar payı söz konusu. Aynı şekilde Ukrayna, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Gürcistan, Kosova’da da pazar lideri. Hatta Afrika’da Angola’da da pazar lideri. Onun dışında da çevremizdeki 70’ten fazla ülkeye ihracat yapıyoruz ve ilk 3’ün, 5’in içinde olduğumuz pek çok sayıda da ülke var. Şimdi dolayısıyla Viko, bu başarı hikayesinin neticesinde bir ulusal ve bölgesel marka haline gelince dünya markası olmak ve şimdiki konumumuzu en üst seviyeye, bir üst lige çıkarmak için bir dünya markasıyla buluşma ihtiyacı hissettiler kurucular.

Neden hisselerin hepsini Panasonic’e sattınız. Oran yüzde 50 – yüzde 50 olamaz mıydı?

Uluslararası şirketler, yönetim kontrollerini ellerinde tutmak istiyorlar böyle alışverişlerde. Yüzde 50’den fazlasını asgari yüzde 51’ini de almak istiyorlar, konsolide bütçelerine de dahil edebilmek için. Burada tabii ki ortaklar, şöyle bir tercihte bulundular: Çoğunluk hissesini verdikten sonra ve bu hisseler de gerçek değerini buluyorsa  o zaman biz şirketin tüm hisselerinin tamamını da verebiliriz diye düşündüler.

Sizinkilerin yüksek para teklifinden gözleri mi kamaştı?

Tabii ki iyi bir rakam söz konusuydu. Şirketin toplam değeri 560 milyon doların üzerindeydi. Yüzde 90 hissesi alındığı için borçlar düşüldükten sonra 460 milyon dolarlık bir ödeme yapılmış oldu.

GECE TARİFESİ FATURAYI YARI YARIYA İNDİRİR

Enerjiye büyük faturalar ödüyoruz. Sizce ucuz elektrik kullanımında bir formül var mı?


İki formül var. Birisi yine akıllı sayaç kullanmak kaydıyla farklı tarifeleri kullanabiliyorsunuz. Türkiye’de T1, T2 ve T3 diye 3 tarife var. Tarifeler, belirli saat aralıklarında enerji birim fiyatlarını değiştiriyor. Örnek olarak mesela T1’de 24 saat boyunca aynı elektrik dilimini (sabah 06 ile 17 arasında) kullanıyorsunuz. T3’e geçerseniz daha ucuza elektrik alabiliyorsunuz. Elektrik İdaresi’nin en çok kullanılan saatlerde birim fiyatı yüksek, az kullanıldığı saatlerde ise düşüktür.

Hangi saatlerde birim fiyatlar düşük?

Mesela, gece saat 22 yani 10’dan sonra sabah saat 06’ya kadar birim fiyatı çok düşüktür. Bu tarifenin adı T3’tür. Eğer bulaşık ve çamaşır makinesi kullanımı ile ütüyü gece 10’dan sonra yaparsanız kilovatsaati  değişmediyse 22 kuruştan değil, 7- 8 kuruştan kullanıyorsunuz. Yüzde 20 – 30 hatta yüzde 50 bile elektrik fiyatını düşürebilirsiniz. Bu ucuz tarifeye geçebilirsiniz.

Siz bu tasarruf işinin neresindesiniz?

Akıllı sayaçlar olmadan tasarruf olmaz. Sayaç dışında bizim ürettiğimiz bir sistem olan dimmerle lambayı kısabiliyorsunuz. İhtiyacınız kadar ışık kullanabilirsiniz. O dimeri “dokunmatik” olarak da yaptık. Ayrıca varlık sensörü ile de tasarruf mümkün. Eğer o sensörün olduğu yerde canlı varsa onu algılayıp ışık yanıyor. Hareket sensörü de o canlı hareket ediyorsa onu algılıyor. Bence tuvalette varlık sensörü daha doğrudur. Oysa çoğunlukla hareket sensörü kullanılıyor.

KAYIP-KAÇAK YÜZDE 5'LERE İNSE BÜYÜK BAŞARI OLUR

Bu kayıp kaçaklar, Türkiye’de ne zaman ve tam anlamıyla nasıl önlenebilir?


Sistemin oturması için 10 – 15 yıllık bir çalışma yapmak lazım. Gelişmiş ülkelerde yüzde 1- 2’ye kadar düşüyor. Mesela İsveç, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde. Bizim türden coğrafyalarda zannediyorum yüzde 5’lere inse bu büyük bir başarıdır. Şu anda yüzde 14 olduğu söyleniyor.  Mesela, tüketimin en çok olduğu bölgelerde düşüktür.

AKILLI SİSTEMLERİN YAYGINLAŞMASI 10-15 YIL ALIR

Uzaktan okuma ile Türkiye’deki aboneleri izleyebilmek mümkün mü?

Uzaktan okuma sistemleriyle tüm aboneleri izlemek mümkün. O zaman evdeki saatleri okumak için kimse gelmeyecek, yüksek elektrik tüketen abonelerde bu sistem böyle. Herkesin evinde zaten enerji kabloları döşeli olduğu için oradan da veriyi taşıyabiliyorsunuz. Bu alanda uluslararası firmalarla işbirliği yapıyoruz. Hizmet götürdüğümüz bölgelerde 100 bine yakın abone sistem içinde. Türkiye genelinde bakarsanız tüm işyeri ve konutlar dahil 35 milyon elektrik tüketicisi abone var. Büyük abonelerin sayısı ise 2.5 milyon civarında. Daha konutlara iş gitmedi.

Konutlara ne zaman gideceksiniz?

Onunla ilgili çalışmalar devam ediyor ama işin finansman boyutunun gerek EPDK, gerekse dağıtım şirketleri tarafından çözülmesi lazım. Çünkü, rakamlar ve hacimler büyüyor. 1.5 milyar dolarlık pazardan bahsediyoruz. Yani uzaktan okuma sistemleri ve akıllı sayaçlar toplamda 1.5 milyar dolarlık bir pazar oluşturuyor. Muhtemelen bu işler 10 – 15 yıla yayılır.

GÜNEYDOĞU'DA ORAN YÜZDE 70’LERDEN YÜZDE 50’LERE İNİYOR

Biz Gü­ney­do­ğu­’da Exim Hol­din­g’­e bağ­lı Dic­le Elek­tri­k’­e, Van Gö­lü­’ne, Ka­zan­cı Ai­le­si­’nin Ak­sa­’nın yö­ne­ti­min­de­ki Ço­ruh - Fı­rat Böl­ge­si­’ne ve çok ye­ni ola­rak da Ça­lık Gru­bu­’nun da­ğı­tım şir­ke­ti Ara­s’­ın yö­net­ti­ği Er­zu­rum böl­ge­si­ne ve­ri­yo­ruz. Ay­rı­ca IC Hol­ding Tre­da­ş’­ın yö­net­ti­ği Trak­ya böl­ge­si için de ça­lı­şı­yo­ruz.  As­lın­da biz Vi­ko ola­rak Tür­ki­ye­’nin en so­run­lu böl­ge­le­ri­ne hiz­met ve­ri­yo­ruz.

Bu böl­ge­ler­de ka­yıp ka­çak ora­nı han­gi bo­yut­la­ra ula­şı­yor?

Si­ze Dic­le Böl­ge­si­’ni söy­le­mek is­ti­yo­rum. Dic­le Elek­trik bu­ra­yı al­dı­ğın­da yüz­de 70’in üze­rin­de ka­yıp ka­çak ora­nı var­dı. He­def­le­ri yüz­de 59’a dü­şür­mek­ti. İki se­ne ön­cey­di. Biz dev­re­ye gir­dik. Al­dı­ğım bil­gi­ye gö­re yüz­de 11’lik bir azalt­ma­yı be­ce­re­bil­di­ler. Ka­de­me­li ola­rak bu mü­ca­de­le de­vam ede­cek. Tür­ki­ye­’de ka­yıp ka­çak oran or­ta­la­ma­sı ise yüz­de 14 ci­va­rın­da.

GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI KURDULAR

Eski ortaklar şimdi ne iş yapacaklar, yoksa inşaat işine mi girecekler?


Şimdi zaten bir gayrimenkul yatırım ortaklık şirketi kurmuşlardı. Bu satın almanın içerisine Viko’nun o zaman sahibi olduğu gayrimenkuller dahil edilmedi. Dolayısıyla aynı zamanda proje ortaklarımıza şu anda Viko olarak kiracı pozisyonundayız. Fabrikalarımızda iki tesis var kullandığımız. Toplam 56 bin metrekarelik bir alan yani. Bunlar kurucu ortaklara ait. Özellikle yabancı sermayelerde öyle gayrimenkul edinmek gibi bir arzu ve niyet yok. Yapılan sözleşme çerçevesinde burada kiracı olarak kalınacağı yazıyor. Gelecekte yeni bir fabrika kurulabilir, yatırım yapılabilir.
Paylaşki Değeri Artsın :
Print PDF

Yükleniyor...

Son Yazılar

Köşe Yazarları

Popüler

 
Support : Site Yaptır | Web Destek | Danışmanlık
Yazılım/Tasarım : ERSA
Copyright © 2013. İstanbul Haber Gazetesi - İstanbul'un Sesi
Ersa Tasarım
Copyright 2012 Site Oluştur | Bu Bir Er-Sa Markasıdır. Tasarım: Creating Website