3 Mayıs Milliyetçiler Günü


Türk olduğunu ifade etmenin neredeyse suç sayıldığı ve 'ayrımcılık' kabul edildiği bir dönemde, 3 Mayıs Milliyetçiler Günü'nün önemi asla unutulmamalıdır. 3 Mayıs 1944, o güne kadar 'edebî ve ilmî bir saha' olan Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası, bu davanın bir harekete dönüşmesinde mihenk taşıdır. Aslen, 26 Nisan 1944 tarihinde başlayan ve dönemin hükûmetinin 'Irkçılık- Turancılık Davası' olarak adlandırdığı davanın ikinci duruşma günü; ancak Türk milliyetçiliğinin şahlanışında büyük bir adımdır.


 Yavuz MÜFTÜOĞLU

3 Mayıs 1944'te Türk Milliyetçileri "Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla tabutluklara konuldular, işkenceler gördüler. Ancak bu zulüm ve çilelere rağmen onlar bildikleri yoldan sapmadılar. 3 Mayıs yüce Türk milletinin kanına, ırkına, tarihine sadık bireyleri için ayrı bir önem taşır. Bu gün Milliyetçilerin Bayramı olarak bilinir ve kutlanır.

BİZ bu güzel günü büyük bir coşkuyla kutlarken, düşmanların ise uykuları kaçar; bizim bu heyecanımızı, yüreğimizdeki dinmez Milliyetçilik ateşini gördükleri için.

Çünkü bilirler ki; her 3 Mayıs'ta dünyanın neresinde olursa olsun bütün Milliyetçiler daha bir güçlenir, daha büyük bir azimle, şevkle, heyecanla bu davaya biraz daha sarılır.
Elbet az önce de söylediğimiz gibi bu durum bizim günümüz kansızlarının hoşuna gitmez. Neden? Bu kansızlar; gariban fukara halkımızın yüreğindeki saflık kokusunu biraz almışsa; marksizm, komünizm, sosyalizm, vs. gibi üç kuruşluk değeri olmayan palavralarla kandırıp, damarlarındaki asil Türk kanına bu zehri enjekte etmeleri için bir engeldir, Müslüman Türk Ülkücüleri!

Ancak... Bu günü biz dünya üstünde son Türk kalana dek kutlayacağız yine de, kutlayacağız ama; bu tarihte, 3 Mayıs 1944 tarihinde de neler olduğunu unutmamak gerek. Bu devirde ülkeyi hakimiyeti altına almaya çalışan, ve bu uğurda da bir çok ülkücüye, başta rahmetli Başbuğ'umuza, Atsız'a elinden geldiğince bela yaratmaya çalışan, zamanında Atatürk'ün bile kuyusunu kazmaya uğraşan, vefatından sonra paraların üstüne hemen kendi resmini koydurtan, bir Milli Şef faktörü var.

Halen daha o şeref fukarasının tohumları bu vatanın topraklarında canı istediği gibi, sanki hiç bir şey olmamış gibi dolaşmaktalar.

ŞAİRİN "Öz yurdunda garipsin, özyurdunda parya" dediği gibi tutuklanır Milliyetçiler... Devrin dalkavuk iktidarının uyduruk nedenlerle açtığı "Türkçülük-Turancılık Davası" başlar. Türkçüler tabutluklara atılırlar, işkencelere uğrarlar. Buraya kadar Türkeş'in hayatından kesitler sunduk, şimdi "Tabutluk" olayına geniş bir satırbaşı açılım. Bu olaylar Türkiye'nin kara sayfalarındandır. Onun için bu olayları geniş şekilde irdelemekte yarar var.

TÜRKLEŞMEK-MUASIRLAŞMAK

TÜRKİYE Cumhuriyeti Devleti 1944 yılına gelene kadar denilebilir ki; görünüş itibariyle de olsa kuruluş ülküsüne bağlıdır. Bu ülkü de Türk Milliyetçiliğidir. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türk düşünürlerin, Türk Ocakları'nın ortaya atmış olduğu tezler, Mustafa Kemal Atatürk tarafından ustaca yaşam alanına geçirilmiş ve uygulanmasına başlanmıştır.

Türklüğün önerdiği yeni hayatta, ümmet devleti yerine millet devleti vardır. Saltanat yerine cumhuriyet vardır. Kadınların toplumsal hayata katılımı vardır. Dini kurumların Türkleşmesi, Türkçeleşmesi vardır. Camilerdeki hutbelerden Kur'ân'a, Kur'ân'dan ezana kadar Türk dili ile ibadet vardır. Ekonominin Türkleşmesi vardır. Kısacası hayatın her alanında Türkleşme teklifi vardır. Mustafa Kemal bu önerileri cesaretle yeni Türkiye'de hayata geçirir.
Kadın haklarından ezanın Türkçeleştirilmesi, ekonomik Türkleşmeden hukuka kadar... Cumhuriyetin ilk partisinin program umdelerinin hazırlayıcısı da yine Türkçülüğün ve aziz Atatürk'ün fikir babası Ziya Gökalp'tir. Dolayısıyla 1940-1944 döneminin devlet yönetenleri Türkçülük ideolojisinin hem ırki yönüne, hem de Turan yönüne yabancı değillerdir.

BURJUVA YARATMA ÖZLEMİ
MUSTAFA Kemal ile başlayan Türk aslından burjuva yaratma özlemi 1940'larda gerçekleşemez, azınlıkların milli ekonomideki hakimiyetlerinin kırılamadığı görüldüğü için; azınlıkları ekonomiden kovmak amacıyla "Varlık Vergisi" konulur. "Müslüm'e M, gayri müslime G, dönmeye D" deyip üçlü bir sınıflamaya gidilerek azınlıklardan takatlerinin üzerinde vergi alınmaya çalışılır. Milli ekonomideki hakimiyetleri yok edilmeye çalışılır. 1944'e gelene kadar çeşitli okullara girişleri dahi yasaktır.

1944'lerde bile Türk ırkından olma esası aranır. Dahası 2. Dünya Harbi'nin başlarında Ankara hükümeti Almanlar'la gizli pazarlığa bile oturmaya çalışır. Pazarlığın konusu da Kafkasya ve Türkistan Türkleri'dir.

KONUŞMA BAŞKA, UYGULAMA BAŞKA
İŞTE böyle atmosferdeki Türkiye Devleti'nde dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu, 5 Ağustos 1942 tarihinde Meclis kürsüsünden okuduğu kabine programının sonuç konuşmasında; "Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız.


(Meclis'te alkış ve bravo sesleri) Bizim için Milliyetçilik bir kan meselesi olduğu kadar ve lakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Milliyetçilik değil, çoğalan ve çoğaltan Milliyetçiyiz.
Ve her vakit bu istikamette çalışacağız" diyerek devletin başbakanınca devletin temel ülküsü anlatılmaya çalışılmıştır.

DÖNEMİN GENÇLİĞİ HASSAS DERECEDE TÜRK VE MİLLİYETÇİDİR
Zaten 3 Mayıs 1944'ü yaratanlar da bu yüksek Türklük şuuruna erişmiş Türk gençliğidir. Büyük Türk Milliyetçisi Nihal Atsız; devletin ülküsünün Türk'lüğün ve dönemin Başbakanı Saracoğlu'nun da Milliyetçi olduğu inancı içindedir. Buna karşılık devletin her tarafına komünist ve hain kadroların yerleştirilmekte olduğunu görmektedir.

O günkü Başbakanı ve devlet yetkililerini uyarmak için Nihal Atsız; devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na Orhun Dergisi'nde 1 Mart 1944'te ve gene bir ay sonra 1 Nisan 1944'te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır. Devletin içine hatta beynine sızmaya çalışan virüsleri haberdar eder.

Ve Başbakan'a şikayet ve uyarıda bulunur. Bunlar arasında, sonradan Bulgaristan'a kaçarken öldürülen, Sabahattin Ali de vardır. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'i bu mektuplar büyük bir telaş ve endişeye düşürür. Hasan Ali Yücel ile o günlerin Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay'ın teşviki ile Sabahattin Ali tarafından Nihal Atsız mahkemeye verilir.

'3 MAYIS 1944 TARİHİNDE NELER YAŞANDIĞINI UNUTMAMAK GEREK'
Yakın tarihimize damga vuran hadiselerden biri de 3 Mayıs 1944'te cereyan etmiştir. Bundan 63 yıl önce, 3 Mayıs 1944'te, aralarında bilimadamı, aydın, siyasetçi, asker ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu Türk milliyetçileri, dönemin iktidarı tarafından "ırkçılık" yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmış ve mahkemede yargılamışlardır.

Başta Hüseyin Nihal Atsız, Başbuğ Alparslan Türkeş ve beraberindeki Türk milliyetçilerinin; yargılanmaları büyük tepki görmüş ve Türk gençliği Türklüğe, Türkçülüğe ve milliyetçiliğe yönelik karalama ve iftiralara karşı tek yürek olmuştur. 3 Mayıs 1944 tarihiyle birlikte başlayan yargılama süreci ve sonrasında tabutluk denilen ölüm hücrelerine atılan Türkçülerin kutlu mücadelesi, her Türk'ün okuması ve idrak etmesi gereken bir olaydır.

Türk milletini her türlü emperyalizmden korumak için; inandıkları fikirleri, değerleri ve doğruları haykıran Türk milliyetçilerinin verdikleri bu mücadele, bugün daha net bir şekilde anlaşılmaktadır. Dün Türk milliyetçilerini en ağır şekilde eleştirenler, şimdilerde ise onlara hak vermenin mahcubiyetini yaşamaktadırlar.

ZİNDANLAR YILDIRMADI  
3 Mayıs, Türk milliyetçilerine en acımasızlığı yaşatanların karşısında "Çileler bizim rütbemizdir" diyerek, her türlü olumsuzluk ve zorluk karşısında Türk milletine en derin sevginin tüm dünyaya ilan edildiği gündür.

1940lı yıllarda her türlü sıkıntı ve işkencelere maruz kalmak pahasına ortaya çıkan feraset sahibi Milliyetçiler tarafından ortaya konulan ve Türkün milli değerlerine sahip çıkılması gerektiği düşüncesinin önemi günümüzde daha açık bir biçimde kendisini göstermektedir. Sadece 3 Mayıs günleri değil, Türk milletinin Türk kimliğine sahip çıktığını gösterdiği her an, her gün Milliyetçiler Bayramıdır.

26 Nİsan 1944'te Ankara'da başlayan ilk mahkeme, dönemin üniversite gençliği tarafından hıncahınç doldurulur. Bu yoğun kalabalık ve tezahürat karşısında mahkeme heyetinin içeriye pencerelerden girebildiği söylenir. Nihal Atsız, mahkeme heyetine; "Sabahattin Ali'den sorulsun, hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı?" diye sorar. Sabahattin Ali ise bu sözler karşısında sessiz kalmış ve bir cevap verememiştir.

PATLAYAN VOLKAN
MAHKEME 3 Mayıs 1944'e ertelenir. Ne olduysa davanın ikinci celsesi 3 Mayıs 1944 günü olur. 3 Mayıs 1944'te Türk gençliği bir volkan gibi patlar. Türklük ülküsüne ve onun ideolojik lideri, hocası Hüseyin Nihal Atsız'a sahip çıkmak için Ankara Adliyesi'nin koridorları, salonları doldurulduğu gibi adliyenin önü de yüzlerce genç tarafından doldurulur.

Topluluğun bir kısmı adliyede Atsız'ı yalnız bırakmazken diğer binlerle ifade edilen büyük bir topluluk Ulus Meydanı'na doğru protesto yürüyüşüne geçer. İşte bu "3 Mayıs" günü Atsız'ın da isteği doğrultusunda 3 Mayıs 1954 tarihinden itibaren "Milliyetçilik Günü" olarak anılmaya başlanır. 3 Mayıs Milliyetçilik Günü budur.

TUTUKLAMALAR BAŞLIYOR
BURAYA kadar anlattıklarımız, meselenin görünen yönüdür. Bir de görünmeyen yönlerine bakalım. Sonradan, bu 3 Mayıs olayından sonra bildiğimiz üzere Türk milliyetçilerinin önde gelenlerinin çoğunun tutuklanmalarına gidildi. Düzen düşmanı ve ihtilalcı gibi savlarla mahkemeye sevkedildi.

Hem de dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün meşhur 19 Mayıs 1944 nutku ile. Peşin hükümle Türk milliyetçileri potansiyel suçlu ilan edildi.

"Bizim ülkümüz Türklük'tür" diyen bir başbakana sahip devlet, yine Türk'lüğün diğer ayağı olan Turan için Almanlar ile gizli pazarlıklar arayan bir devlet, birdenbire tersyüz ederek kendi ideolojisini savunanlara karşı sert tavır alır.

Onları ve onların şahsında Türklük ideolojisini mahkûm ettirmek için mahkemelere verir!.
Bunun cevabını Almanlar'ın yenilgisinde ve bu yenilginin sonucu daha bir kabaca çıkan Sovyet sömürgeciliğinin aşırı bir istek ve yayılmacılığında aramak gerekir. Nitekim, Moskova'nın kışkırtması ve yönlendirmesi ile yine Sovyet istihbaratının bilgileri ile enforme edilen Komünist Partisi "Tan gazetesi" vasıtası ile 1 Temmuz 1943 tarihinden beri Türk milliyetçilerine karşı hücum halindeydi.

"Cumhuriyet döneminde ırkçı Milliyetçilik nasıl doğdu, Milliyetçiliğin menşei ve mahiyeti, Türk milliyetçiliğinin esasları" gibi seri yazılar ile adeta Moskova adına Ankara'yı kendi ideolojisini katletmesi için zorluyordu. "İnönü'nün "Irkçılar ve Turancılar gizli tertiplerle teşkillere başvurmuşlardır.

Niçin? Kandaşları arasına gizli fesat tertipleri ile fikirleri memlekette yürür mü? Hele doğudan batıdan ülkeler, gizli Turan cemiyeti ile zaptolunur mu? Bunlar o şeylerdir ki devletin kanunları ve esas teşkilatı ayak altına alındıktan sonra başlanabilir.

Şu halde yaldızlı fikirler perdesi altında doğrudan doğruya Cumhuriyet'in, Büyük Millet Meclisi'nin mevcudiyetinin aleyhinde teşebbüsler karşısındayız" sözleri bazılarını hemen harekete geçirdi.


3 Mayıs ezelden ebede kadar sürecek

* 3 MayIs, Milliyetçilerin komüniste karşı "DUR" diyen toplu hareketidir.
* 3 Mayıs, Türk milliyetçilerinin bayramıdır.
* 3 Mayıs, idealist ve vatanperver bir grubun o devrin dikta rejimine karşı başlattığı kutsal gayeli bir hareketin ilk adımıdır.
* 3 Mayıs, Türk Milliyetçileri'nin yeni bir hamleye girişmesinin başlangıcıdır.
* 3 Mayıs, Türk milletini ilimde, maneviyatta, teknikte en yükseğe çıkarma hamlesidir.
* 3 Mayıs, Türk Milliyetçileri'nin yabancı kültüre ve yabancı ideolojilere karşı baş kaldırmasıdır.
* 3 Mayıs, kendi milli kültürümüzü çağdaş gelişmelerle yeniden yoğurma hareketidir.
* 3 Mayıs, Ülkücülük Hareketi'nin dönüm noktasıdır.
* 3 Mayıs, Türk Milliyetçileri'nin, Türk milletinin varlık davasında çektikleri ızdırabın, elemin, gözyaşının ifadesidir.
* 3 Mayıs; Türk Milliyetçileri'ne yalan ve iftiralarda bulunanların kendi iftira ve yalanlarıyla boğulduğu gündür.
* 3 Mayıs, büyük milletimizin edebiyete kadar yasayacağına inanan Türk Milliyetçileri'nin yeniden doğusudur .
* 3 Mayıs, Türk Milliyetçileri'nin bayraklaşan hareketidir.
* 3 Mayıs, Milliyetçi Türkiye'nin kuruluşunda temel taştır.
Yarının Büyük Türkiye'si bu şuur ve azimle kurulacaktır .
* 3 Mayıs 1944'den bu yana, Türk Milliyetçileri bir çığ gibi büyüyor. Yurdun dört bir yanındaki Ülkücü ve Milliyetçi kadrosuyla, Türk milletinin hizmetinde; onu ilimde, teknikte, ahlakta dünyanın en ileri seviyesinde getirmek gayesi taşıyor.
* 3 Mayıs, Bütün Türk Milliyetçileri'ne kutlu olsun.
Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ 
Paylaşki Değeri Artsın :
Print PDF

Yükleniyor...

Son Yazılar

Köşe Yazarları

Popüler

Dış Kaynaklar

 
Support : Site Yaptır | Web Destek | Danışmanlık
Yazılım/Tasarım : ERSA
Copyright © 2013. İstanbul Haber Gazetesi - İstanbul'un Sesi
Ersa Tasarım
Copyright 2012 Site Oluştur | Bu Bir Er-Sa Markasıdır. Tasarım: Creating Website