Dünden Bugüne Suriye Türkmenleri:

Suriye topraklarının köklü halklarından olan biz Türkmenlerin tarihi, yüzyıllar öncesine, Orta Asya’dan başlayan büyük Türk göçlerine dayanıyor. Bu göçler, Anadolu’nun yanı sıra Suriye coğrafyasını da şekillendirmiş, bölgemizin kültürel ve demografik yapısına derin izler bırakmıştır. Ancak modern tarih, bu kadim halkın varlığını sürekli bir mücadele ve hayatta kalma çabasına dönüştürmüştür. Tarihi Kökenler ve Osmanlı Sonrası Dönem Türklerin Suriye’deki varlığı, Büyük Selçuklu akınlarıyla 10. ve 11. yüzyıllarda yoğunlaştı. Halep, Hama, Humus ve Şam gibi stratejik bölgelerde güçlü bir Türk nüfusu oluşturduk. Yüzyıllar boyunca bölgemiz, Tolunoğulları, İhşidler, Zengiler, Eyyubiler ve Memlükler gibi Türk devletlerinin yönetimi altında kaldı. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in zaferiyle Suriye, 402 yıl boyunca kesintisiz olarak Osmanlı hakimiyetine girdi. Bu dönemde biz Türkmenler, bölgenin en önemli unsurlarından biri haline geldik, ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından bu durum kökten değişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla Suriye, Fransız mandası altına girdi. Bu süreç, bizler için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Türkiye ile imzalanan Ankara Antlaşması, Hatay’ın bağımsızlığını ve ardından anavatana katılmasını sağlasa da, Suriye sınırları içinde kalan bizler için zorlu bir süreç başladı. Fransız yönetimi, etnik ve mezhepsel farklılıkları körükleyerek bizleri bilinçli olarak siyasi, ekonomik ve kültürel hayattan uzak tuttu. Hatay’ın Türkiye’ye katılması sonrası Türkmenlere yönelik baskılar daha da arttı; Türkçe gazete yayımlamak ve hatta kamusal alanda Türkçe konuşmak dahi yasaklandı. Arap Milliyetçiliği ve Baas Rejimi Dönemi Fransız mandasının ardından Suriye’de Arap milliyetçiliği yükselişe geçti. 1958’de Mısır ile kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) ve sonrasında Hafız Esed yönetimindeki Baas rejimi, bizlere karşı sistemli bir asimilasyon politikası izledi. Verimli topraklarımız kamulaştırıldı, yerleşim yerlerimizin isimleri Arapça’ya çevrildi ve askeri ile bürokratik kurumlardan dışlandık. Hafız Esed döneminde bu baskılar zirveye çıktı. Tek tip bir Suriyeli yaratma ideolojisiyle hareket eden Baas rejimi, Türkmen kültürünü yok saydı. Türkçe eğitim yasaklandı, casuslukla suçlandık ve kritik görevlere getirilmedik. Rejimin, Türkiye’ye karşı bir koz olarak PKK terör örgütünün Suriye’de yapılanmasına izin vermesi, bizlerin yaşadığı sorunları daha da derinleştirdi. Sınır bölgelerindeki Türkmenler 10 km içerilere çekilmeye zorlandı, yerlerine Arap nüfus yerleştirilerek Türkiye ile bağlarımızın koparılması hedeflendi. İç Savaş ve Varoluş Mücadelesi 2011’de başlayan Suriye iç savaşı, bizler için bir varoluş mücadelesine dönüştü. Rejim güçleri, DAEŞ, PYD/YPG gibi farklı cephelerin hedefi haline geldik ve topraklarımızı, kimliğimizi korumak için direndik. Rusya’nın rejime verdiği askeri destekle birlikte Türkmen bölgeleri yoğun saldırılara maruz kaldı ve halkımız zorunlu göçe tabi tutuldu. Bizlerin boşalttığı köylere PYD/YPG eliyle Kürt nüfus yerleştirilmesi, bölgemizin demografik yapısını değiştirmeye yönelik bilinçli bir politika olarak öne çıktı. Bu çifte kıskaç altında kalan biz Türkmenler, vatanımızı ve varlığımızı korumak için hem askeri hem de siyasi adımlar attık. Ancak uzun yıllar süren baskı politikaları nedeniyle yeterli örgütlenme tecrübesine sahip olamamamız, askeri ve siyasi lider kadrolarımızın eksikliği gibi sorunlarla karşı karşıya kaldık. Siyasal Temsil ve Haklı Talepler 8 Aralık 2024’te Esed rejiminin devrilmesiyle Suriye’de yeni bir dönem başladı. Bizler için bu tarihi fırsat, yıllardır süren mücadelemizin ardından hak ettiğimiz yeri bulma umudunu taşıyor. En temel beklentimiz, geçmişin acı tecrübelerinin tekrarlanmadığı, üniter bir yapıya sahip, eşit yurttaşlık bilincinin hakim olduğu yeni bir Suriye devletinin inşasıdır. Yeni bir halk meclisinin kurulması süreci başlarken, biz Türkmenlerin bu yeni yönetimde hak ettiği yeri alması elzemdir. Yeni hükümette bakanlık ve valilik gibi önemli makamlara henüz getirilmedik. 14 valilik arasında Türkmen vali atanmadı, bölge kaymakamlıklarında ise Türkmen bir kaymakam bulunmuyor. Bu durum, yeni Suriye'nin yönetiminde etkin bir şekilde yer alma beklentimizi karşılamaktan uzaktır. Halk meclisinde bizlerin haklarının güvence altına alınması, sadece Suriye Türkmenlerinin değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve tüm Türk dünyasının ortak meselesi olmalıdır. Mecliste en az 25 milletvekilliği gibi hak ettiğimiz temsiliyetin sağlanması, sesimizin duyurulması ve varlığımızın tanınması açısından hayati öneme sahiptir. Bu, Türkmenlerin yeni Suriye'de siyasi ve hukuki haklarının iadesi için atılacak ilk ve en önemli adımdır. Kaynak: Ahmet Ağca Beydili Türkmen Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Paylaşki Değeri Artsın :
Print PDF

Yükleniyor...

Son Yazılar

Köşe Yazarları

Popüler

 
Support : Site Yaptır | Web Destek | Danışmanlık
Yazılım/Tasarım : ERSA
Copyright © 2013. İstanbul Haber Gazetesi - İstanbul'un Sesi
Ersa Tasarım
Copyright 2012 Site Oluştur | Bu Bir Er-Sa Markasıdır. Tasarım: Creating Website